3 Kasım 2013 Pazar

İSTANBULLU BİSİKLETÇİLERE YOKUŞ TAVSİYELERİ

İstanbul'da, son senelerde bisiklet kullanımı epey yoğunlaştı. Sahillerde, bisiklet yollarında, otomobillerin az olduğu(?) caddelerde artık daha fazla bisikletli görüyoruz, buna seviniyoruz tabii. Bisikletin bir oyuncak olmaktan çıkıp ulaşım aracı olarak yerini bulmasının işareti bunlar.

Hatta Kadıköy'den başlayıp Pendik'e kadar devam eden sahil şeridindeki bisiklet yollarında, hafta sonları ve güzel havalarda ciddi bir bisiklet trafiğiyle karşılaşmanız mümkün.

"Yoğun bisiklet trafiği" gibi bir olguya çok çok yabancı olduğumuzdan bu durumlar ciddi tehlikelere yol açabiliyor, bunu belirtmiş olalım.

Ve, "Bu düz yollarda bisiklete binmekten sıkıldım, biraz aksiyon istiyorum, ne yapsam?" diye sorarak konumuza yaklaşalım.


Bisiklet, malum olduğu üzere tamamen kas gücüne, ciğer kapasitesine, dalak sağlamlığına dayanan bir spor/ulaşım aracı. Ve bu aracı iyi kullanmak için sağlıklı olmak şart. Arada bir hobi amaçlı bisiklete biniyorsanız sahiller, bisiklet yolları size yeter. Fakat kendi sınırlarınızı aşmak istiyorsanız, yokuşlar sizi bekliyor.

Ben Çengelköy'de oturuyorum, evim tepelerde bir yerde. 3-4 kilometre bisiklet sürmek istesem bile bunun en az 1 kilometresi yokuş olmak zorunda. Bu zaruret de beni kendi sınırlarımı zorlamaya itti ve her çıktığım yokuşta biraz daha kondisyonumun arttığını fark ettim.

Bisiklet konusunda çok ahkam kesmek istemem fakat kondisyonunu arttırmak, bisiklet üzerinde bir zafer duygusu yaşamak isteyen bisikletçi, yokuşlardan kaçmamalı diye düşünüyorum.

İstanbul'un bütün yokuşlarını tek tek sayacak bilgiye ve zamana sahip değilim, şahsi tecrübelerime göre bir kaç tavsiyede bulunmak istiyorum.

1. Meşhur Yüksekkaldırım caddesi: Bir ramazan ayında, Sirkeci'deki bir iftar yemeği sonrası eve dönerken Karaköy'den geçiyordum. Yüksekkaldırım Caddesiyle göz göze geldik, uzaktan bana hareket çekti. "Çıkamazsın" dedi. Hemen geçtim karşıya, viteslerimi küçülttüm, ciğerlerimi doldurdum ve yüklendim pedala. Beni alkışlayanlar, aralarında iddialaşanlar, halime gülenler, yuh çekenler arasından geçtim, tek solukta Tünel'e vardım. Çok gurur vericiydi bu. Yolunuz oralara düşerse deneyin, İstanbul'un bu en belalı yokuşlarından birine siz de haddini bildirin.

Yüksekkaldırım Caddesi eskiden merdivenli imiş.


2. Üsküdar-Altunizade- Çamlıca: Üsküdar merkezden başlayıp, Doğancılar veya Fıstıkağacı üzerinden Altunizade'ye ulaşabilirsiniz. Eğimi çok fazla olmayan fakat uzun bir yokuştur, bir kötü tarafı da otomobil trafiği içinde bulunmak zorunluluğu. Siz bilirsiniz. Nefesiniz yeterse buradan Kısıklı'ya kadar tırmanışa devam edebilirsiniz, hatta daha da ileri giderek Büyük Çamlıca'ya tırmanıp İstanbul'un en yüksek tepelerinden birinde bu zafer duygusunu yaşayabilirsiniz.

3. Acıbadem-Küçük Çamlıca arası: Koşuyolu tarafından Acıbadem'e gelip, ışıklardan içeri girdiğinizde sizi dümdüz, upuzun, hafif eğimli bir cadde karşılar. Pedala bastığınızda, ilerilerde eğimin arttığını görür, tedirgin olursunuz. "Ne oluyoruz lan" dediğiniz anda, karşınıza Küçük Çamlıca'nın duvarımsı etekleri çıkacaktır. Otomobillerin bile birinci viteste patinaj çekerek çıktığı bu yokuş, sizi bir bisiklet dervişi olma yolunda eğitecek güzide yokuşlarımızdandır.

4. Maltepe-Kayışdağı arası: Kadıköy'den bisiklet yoluna girdiniz, hava güzel, kondisyon yerinde. Fakat yoğun mangal dumanları, bitmek bilmeyen dümdüz, tekdüze yol sıkıntı veriyor. Maltepe'ye yaklaştınız. Ne yapacaksınız? Sahildeki kavşaktan, "Başıbüyük-Sultanbeyli" tabelalarını takip ederek, Kayışdağı'na kadar uzanan o ihtişamlı yokuşa meydan okuyacaksınız. Basacaksınız pedala, Otoban yapısında kaymak gibi bir asfaltı olan, kıvrımlı, tadına doyulmaz yokuşu tereyağı gibi erittikten sonra Kayışdağı'ndaki ormana dalıp, bir çay molası vererek kendinizi ödüllendireceksiniz.


Şimdilik bu kadar, aklıma geldikçe ve kendim yeni tecrübeler edindikçe bu seriyi devam ettirebilirim.
Yazıma Turgut Uyar'dan bir şiirle son veriyorum;

YOKUŞ YOL'A

güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan
dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar

dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filân sanırsan
kürdistan’da ve muş - tatvan yolunda bir yer kanar

muş - tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan
eşkıyalar kanar kötü donatımlı askerler kanar

sen bir yaz güzelisin, yaprakların ekşi, suda yıkanırsan
portakal incinir, tütün utanır, incirler kanar

bir yolda el ele gideriz, o yolda bir gün usanırsan
padişahlar ve muşlar kanar, darülbedayiler kanar

muş - tatvan yolunda bir gün senin akşamın ne ki
orada her zaman otlar otlar ergenlikler kanar

el ele gittiğimiz bir yolda sen git gide büyürsen
benim içimde çok beklemiş, çok eski bir yer kanar




Hiç yorum yok: